HİSDER’in 02.06.2014 tarihli toplantısında Selçuk Üniversitesi İslam Tarihi Bilim Tarihi öğretim görevlilerinden Yrd. Doç. Dr. Ali DADAN “KLASİK ARAP KAYNAKLARINDA TÜRK ALGISI ” konusunda dernek üyelerine bilgi verdi.

           HİSDER’in 02.06.2014 tarihli toplantısında Selçuk Üniversitesi İslam Tarihi Bilim Tarihi öğretim görevlilerinden Yrd. Doç. Dr. Ali DADAN  “KLASİK ARAP KAYNAKLARINDA TÜRK ALGISI ” konusunda dernek üyelerine bilgi verdi. 

          İslam’ın tedvin döneminde yazılmış tefsir, fıkıh, hadis ve tarih kaynaklarına klasik Arap kaynakları olarak adlandırılıyor. Türk kelimesini Ziya Gökalp “Töreli” Batılılar “Türeyenler” Divan ü Lugat’it Türk’te “Olgunluk” Fransız sözlüklerde “Müslüman” olarak adlandırılır. Arap ülkelerinde % 10–15 oranında Hıristiyan Arap bulunmaktadır. Bunlar Türkleri çok severler. Batı’da “Arap” karşılığı “Müslüman” algılanmaz. Bernard Lewis “Türkçe konuşan herkes Türk’tür. Bir Türk’ü Orta Asya’ya dayanan örfi özelikleri, İslam kanalıyla giren öğelerin sahibi” olarak Türk kelimesini tanımlar. 

          “Turan” önceleri İranlıların kuzeydoğularına verdikleri isim olmasına rağmen sonra Türklerin vatanı anlamında  sosyal ve kültürel bir anlam kazanır. Ceyhun Irmağı Türklerle İranlılar arasında sınır olmuştur. Türkler Göktürk Yazıtları ve balballar dışında kendi tarihini yazma ihtiyacı duymamıştır. Bizans, Arap ve Çin kaynaklarından bilgi edinebiliyoruz.   

          Türklerde “hakan” olacak kişi “Afraziyap” soyundan gelmesi gerekir. Karahanlılara “Ali Afraziyap” ismi veriliyor. Selçukluda da bu devam etmiş, ama Osmanlıda bu gelenek yıkılmıştır. Türklere ait bilgilere Taberi, Ebu Ali el Belami, Firdevsi’nin eserlerinde görüyoruz. Firdevsi “Şehname” sini Gazneli Mahmut sunmuş, ama Gazneli Mahmut esere itibar etmeyince Firdevsi kendisini hicvetmiştir. 

          Türkleri, Halil peygamberin ümmeti, Yafes ve Nuh’un çocukları olarak anlatılır. İslam kaynaklarının temelinde Tevrat yer almaktadır. İlk bilgilere Tevrat’ta rastlıyoruz.  Hz. Nuh’un 3 oğlu vardır. Bunlar: Ham. Sam ve Yafes’tir. Türkler Yafes’ten gelmektedir. Türkler Yecüc ve Mecüc’ün amcaoğulları olarak anlatılır.  

          Sâsânî İmparatorluğu aracılığı ile başlayan Türk-Arap münasebetlerinin yankılarını Cahiliye Devri Arap şiirinde bulmak mümkündür. Hassan b. Hanzale, Nâbiga ez-Zübyânî, Evs b. Hacer, el-A’sâ el-Ekber, Sammâh b. Zirar, Amallas b. Akil b. Ullafe ve Hallaf b. el- Ahmer gibi şairlerin Türklerden, daha ziyade askerî yönlerini, kahramanlıklarını belirtir şekilde bahsetmeleri ilk temasın askerî yönden olduğunu göstermektedir. 

          Türklerle ilgili 11 hadis rivayetine rastlanıyor. Peygamberimiz ticaretle uğraştığından Basra Körfezi’ne sayısız seferler yapmıştır. “”Polat” adı verilen çelik malzemesi ve Türk çadırının pazarlarda satıldığını görüyoruz. Peygamberimizin bu çadırda itikâfa çekildiğini, Hendek kazılırken kullandığını Hz. Aişe’nin misafirlerini kabul ettiğini görüyoruz. Peygamberimizin Türk ve Habeşlilerle savaşılmaması isteği Emeviler dönemine kadar siyasi bir duruş olarak görünüyor. Peygamberimiz bir millet veya kavmi ne yüceltmiş ne de aşırı övmüştür.    

            Taberî’nin Tarihi’nde geçen bir rivayete göre Hz. Peygamber Türklerden şu şekilde bahsetmektedir:  “Muhammed b. Müslim, Rasulullah (sav) söyle dediğini söyledi: Taat etme/savunma  on kısma ayrılmıştır: Bunun dokuzu Türklerde, biri diğer insanlardadır. Cimrilik ona ayrılır: dokuzu Farslarda, biri diğer insanlardadır. Cömertlik ona ayrılır: dokuzu Sudanlılarda, biri diğer insanlardadır. Şehvet ona ayrılır: dokuzu Hintlilerde, biri diğer insanlardadır. Hayâ, ona ayrılır: dokuzu kadınlarda, biri diğer insanlardadır. Haset ona ayrılır: dokuzu Araplarda, biri diğer insanlardadır. Kibir, ona ayrılır: dokuzu Rumlarda, biri diğer insanlardadır.”  

              Hz. Ömer zamanında Maveraünnehir’in ötesine geçilmiyor.  Hz. Ömer’in “nehri geçmeyin” sözü üzerinde duracak olursak burada Hz. Ömer stratejik bir karar verdiğini görürüz. Sözünün devamında gerekçesini bildirmiştir. O da İran topraklarında hâkimiyeti tamamen sağlamadan başka düşmanlarla savaşa girmemektir. Buraya kadar rivayetlerden bu anlaşılmaktadır.  Hz. Peygamberin “Habeşliler size ilişmedikçe siz de onlara dokunmayın. Türkler sizden uzak durdukça siz de onları bırakın!” hadisini akla getirmektedir.   

               Emevi döneminde Göktürk Devleti’nin yıkılmasından sonra İpek Yolu bu topraklardan geçtiği için Orta Asya’ya Araplar seferler düzenlemiştir. Büyük ganimetlerle dönmüşlerdir. İlk mescitler Kuteybe Bin Müslim zamanında yapılmıştır. Emeviler Arap asabiyetine önem verdikleri için diğer milletleri ikinci sınıf olarak görmüşlerdi. 14 halife içinde sadece Ömer Bin Abdülaziz döneminde Müslümanlardan cizye alınmaması isteniyor. Valiler sünnete kadar  Müslümanları incelemeye başlayınca “ peygamberlerin irşat için geldiğini sünnetçi olmadığını” belirtince valiler bu uygulamadan vazgeçiyorlar.  

             Emevîler döneminde Türklerle ilgili rivâyetlerin yoğun olduğu dönemler Muâviye b. Ebî Sûfyan,Yezid b. Muâviye,Velîd b. Abdülmelik ve Hisâm b. Abdülmelik’in halifelik dönemleridir. Belâzürî ve Ya’kûbî’nin eserlerindeki Türklerle ilgili rivayetler ve bilgiler elbette Taberî’nin Tarihi’ndeki kadar  detaylı değildir. 

            Belâzürî’ye göre, Cüneyd b. Abdurrahman, Horasan bölgesinde Türk Hakanı’yla askerî mücadelesi sırasında Halife Hişâm’dan yardım istemiştir. Hişâm ona Amr b. Müslim komutasında 10.000 Basralı ve Abdurrahman b. Nuaym komutasında 10.000 Kûfeliyi yardıma göndermiştir. Ayrıca 30.000 kalkan ve 30.000 mızrak gönderen Hisâm, maaşlı  asker tayin etmek için tahsisat ayırmıştır. Cüneyt bu seferler esnasında 15.000 kişiye maaş bağlamıştır. Türklerle birçok savaşlar yapmıştır. 

            Hive bölgesi Arapları şiirlerinde “Türk” kelimesini kullanıyor. Sasaniler Araplarla yaptığı savaşlarda Türklere yer vermiştir. Vani Mehmet Efendi  Tevbe suresi 39. ayet, Maide 84. ayet, Kehf 93. ayetlerde  Türklerden bahsettiği üzerinde durmaktadır.     

            Yrd. Doç. Dr. Ali DADAN, Zilkarneyn bahsinde Yecüc ve Mecuc’u terk edenlere Türk adı verildiğini, Çift başlı miğfer taktığını belirterek konuşmasını tamamladı.       



HİSDER | HİKMET İLİM ve SANAT DERNEĞİ

Aksinne Mahallesi Gülen Sokak No:4/B Meram /KONYA
Genel Sekreter Muzaffer TULUKÇU : 0 (506) 510 01 60
Sekreter Hasan ÖZÜCAN : 0 (536) 360 17 63