HİSDER’in 21.04.2014 tarihli toplantısında Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Mustafa ERAVCI “İslâmofobi” konusunda dernek üyelerine bilgi verdi.

       İsl’amofobi, kelime anlamı olarak "İslâm korkusu" demektir. Müslümanlara ve İslâm dinine karşı sürdürüle gelen önyargı ve ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır. Müslümanlara karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir. Her dönemde İslâmofobi’nin parametreleri farklıdır. Avrupa’daki kitlelerin İslâm’ı tanıması bizlerin de İslâm’ı tanıtma açımız birbirinden farklılıklar gösterir. İslâmofobi, İslâm düşmanlığını ortaya çıkartıyor. Bu durum 11 Eylül saldırılarından sonra görülüyor. İslâmofobi’nin kökenleri çok eskilere dayanır. Müslümanlık ve Hıristiyanlığında coğrafyası aynıdır. Kudüs’e gittiğimizde iki din arasındaki mücadeleyi görebiliriz. Korku zamanla siyasi söylem haline gelebiliyor. 

       Tarihsel süreçte Tarık Bin Ziyad’ın Endülüs’e çıkmasıyla mücadelenin çıktığı düşünülüyor. 8. ve 9. yüzyıllarda Batılılarda Araplara karşı “pis kokan” ifadesiyle “algı Arabiya” düşüncesi oluşuyor. Haçlı seferlerine asker devşirmek isteyen kilise mensuplarının yaptığı propagandalar ile fikir zemini Hıristiyanlığa karşı tehditler ve tehlikeler üzerinde oluşturulmuş olan "İslâmofobi", Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki ilişkilerin, tanışıklığın yaygınlık kazanması ile yüzyıllar içerisinde azalmış iken yaklaşık günümüzde yeniden popülarite kazanmıştır. Bu popülaritesinde Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" makalesinde İslâm'ı  Batı için bir potansiyel düşmanlık odağı olarak lanse etmesinin önemli bir etkisi olmuştur 

       Prof. Dr. Mustafa ERAVCI, Batı’daki İslam algısını şu başlıklar altında topladı:

      —Hz. Peygamberin sahte peygamber olduğu,

      —Cennetle ilgili inanışlar

      —Kadınların başörtüsü, giyim kuşamı, evlenmesi,

      —Müslümanlığın Hıristiyanlığın bozulmuş hali olduğu,

      —İslam’ın cihat anlayışı.

      Hz. Peygamberin Şam’a gittiğinde Rahip Bahira’dan bazı bilgileri alıp kullandığı Batılı yazarların eserlerinde görülüyor. Kudüs’e giden hac seyyahları abartılı bir şekilde insan ve olayları anlatmışlardır. Doğu, ata topraklarının elden çıkması şeklinde düşünülüyor. Müslümanlar ”saranzen” sahte peygambere inanan kişiler olarak görülüyor. 

       İslâmofobi’nin en üst düzeye ulaştığı dönem Osmanlı dönemidir. Haçlı Seferleri kutsal toprakların bu yabani topluluklardan alınması gerektiği üzerinde durulmuştur. Katolik ve Ortodoksluğun birleştirilmesi için 1439’da Batı dünyasında Osmanlıya karşı birliktelik sağlamaya çalışmışlar. Ortodokslar bu duruma soğuk bakmışlar. İstanbul’un düşmesi büyük etki yapıyor. Tiyatro alanında İslâm düşmanlığı işleniyor. Türk, Müslüman kimliğini karşılıyor. 

        Hollandalı gezgin Erasmus, Hz. Peygamberin Türkler tarafından öldürüldüğünü iddia etmektedir. Protestanlığın banisi Luther’de Türklere karşı ifadelere rastlıyoruz. Türkleri “dinsiz” olarak tanımlıyor. William Budman ”Muhammed’in Sahtekârlıkları” ismiyle kitap bastırıyor. Yazarlar İslâmofobi’nin siyasallaşması yolunda eserler veriyor.

        Avrupa’da Türk düşmanlığının en az olduğu ülke olarak İngiltere’yi görüyoruz. 18. yüzyıla kadar bizim stratejik müttefikimizdi. Bunda sınırımızın olmaması en büyük etkendir. Sanayileşmenin başlamasıyla birlikte İslâmofobi bireyselleştiğini belirten ERAVCI ,Batı ile İslam dünyasının ayrışmasının temel sebebi olarak cihadı gördüğünü belirterek sözlerine son verdi.



HİSDER | HİKMET İLİM ve SANAT DERNEĞİ

Aksinne Mahallesi Gülen Sokak No:4/B Meram /KONYA
Genel Sekreter Muzaffer TULUKÇU : 0 (506) 510 01 60
Sekreter Hasan ÖZÜCAN : 0 (536) 360 17 63