HİSDER (Hikmet İlim ve Sanat Derneği) in Meram Uluslararası Gençlik Akademisinde 13 Ocak 2020 tarihinde düzenlediği Pazartesi toplantılarında Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü İktisat Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdülkadir BULUŞ “Osmanlı Ekonomisi ve Türkiye’ye Mirası” konusunda dernek üyelerine bilgi verdi.

Prof. Dr. Abdülkadir BULUŞ konuşmasının başında Osmanlının son döneminde siyasi ve ekonomik reformlar yapıldığını, Hollanda ve İngiltere dışında Batı ile Osmanlı arasında bariz farkların olmadığını, Sanayi Devrimi ile farkın oluştuğunu, bunun sonucunda çeşitli problemlerle uğraşmak zorunda kaldığımızı belirtti.
Merkezi otorite zayıflayınca yerel güçler güçlenir. Askeri alanda kaybediyorsanız sanayileşmek zorundasınız.19.yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu için son derece sıkıntılı bir yüzyıldır. Ama öte yandan her türlü alanda değişimin olduğu bir yüzyıl. Olarak karşımıza çıkıyor. Siyasi alandan kültürel alana kadar her türlü reform ve yaşanmıştır. İlber Ortaylı’nın sözüyle,” 19.yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nun en uzun yüzyılıdır.”
Osmanlı Devleti’nin 1820’den sonra sanayi devrimi olgusuyla birlikte başlayan teknolojik gelişmelere ayak uyduramadığı için geride kalmıştır. Bu durumun sebebi olarak Osmanlı merkezi otoritesi ile yönetimin zayıflaması etkili olmuştur. Osmanlı iradesi dışında Batı ile ilişkilerini geliştirmek zorunda kaldı. Ancak kaynakları yetersizdi.1810’lara kadar çok pahalı savaşlara girince bütçe açık vermeye başladı. Devlet birtakım yatırımlarda yaptı. Devlet 1840’da özel sektörde 1880’lerde sanayileşme çabasına girdi. Bu durum takdire şayandır. Hazine-i Hassa, Şahane Nezareti adı altında bütçenin 1/8’i Abdülmecid tarafından sanayiye ayrılmıştı.
Osmanlı ile İngiltere arasında imzalanan Balta limanı Antlaşması Osmanlı Devleti’nin ekonomisine ve yerli üretime büyük zarar vermiştir. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyanı ile güç durumuna düşen Osmanlı İngiltere’ye taviz vermek zorunda kalmıştır.1996 yılında Türkiye AB ile imzaladığı AB’ye üye olmadan Gümrük Birliği Anlaşması imzaladı. Avrupa’nın istediği şekilde ticaret gelişti.
Şevket Pamuk Hoca’nın yaptığı hesaba göre Osmanlı Devleti’nde 1820’lerde kişi başına düşen milli gelir 700 dolar civarındadır. İngiltere ve Hollanda’nın milli geliri 1200 dolardır. Osmanlı 1820-1914 arasında tahmini olarak yıllık 0,6 oranında bir büyüme hızına sahip olmuştur. Balkan Savaşı’na kadar nüfusumuz 16-19 milyon arasındadır. Üretimin %80’i tarımsal ürünlerdir.1914’te %14 okuryazar bulunuyor.1914’te milli gelir 1000 dolara yükseliyor. Ancak 1.Dünya Savaşı ile birlikte üretim yarı yarıya düştü. 2. Abdülhamid zamanında Osmanlı dünyanın 5. büyük ekonomisidir. Ticaret dışa açık durumdadır. Herkes kendi ekonomisini gümrük vergileriyle korurken İngiltere, Rusya, Fransa ve Japonya ile kapitülasyon anlaşmaları imzalanmıştı. Mali açıdan bağımsızlığını kaybetmiş bir ekonomi devralındı.
1854’te Kırım Savaşı’nda ilk borç alındı. 200 milyon sterlin borçla başbaşa kalındı.1880’de Osmanlı dış borçlarını ödeyemez duruma gelince üst düzey yöneticileri frenklerden oluşan Duyun-u Umumiye Teşkilatı kuruluyor. Vergi gelirlerinin 1/3’ü 24 Osmanlı kentinde 5 bin elemandan oluşan bir teşkilat ortaya çıkıyor. Savaşa girdiğimizde 160
Milyon sterlin borç stoğu bulunuyordu.10 eleman çalıştıran sanayi sayımı yapılmış, 65 bin işçi çalışıyordu. Büyük ölçekli sanayiye rastlanmıyor. İttihatçılar 1913’te Teşvik-i Sanayi Kanun-ı Muvakkatı’nı çıkartıyor. 1927\'de Teşvik-i Sanayi Kanunu ile yeniden düzenleniyor. Kritik sektörler gayrimüslimlerin elindeydi.
1914-1918 arasında ekonomik düzenlemeler yapılıyor. İlk yerli malı haftası örnekleri bu zamanda görülüyor.1856’daki Islahat Fermanı ile İngiliz –Fransız ortaklığı ile Osmanlı Bankası kuruluyor. Merkez Bankası rolünü oynuyor. Osmanlı banknotlarını basma yetkisini alıyor. Osmanlı-Rus Savaşı sırasında banknot basma talebini banka kabul etmiyor.1914’e kadar IMF komiseri gibi davranıyor.
1923’te 13 milyon olan nüfusumuz bugün 80 milyon nüfusa ulaşmış bulunuyor. Kişi başına düşen milli gelir 1923’te 450-500 dolarken 1950’de 1.100, 1970’de 3.000, 2010’da 10.000 dolar seviyesini aştı. Şu durumda 8500 dolar seviyesindeyiz. Türkiye 1950’de dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 1’i kadar üretiyordu. Şimdiki durumda aynı, olduğumuz yerde patinaj yapıyoruz. Dünyanın 17’nci, Avrupa’nın 6’ncı ekonomik ülkesi olmamıza rağmen neden biz ABD veya Çin gibi dünya ekonomisinin tek başına yüzde 20’sini üretemediğimizi sormamız gerekir. Milli gelirleri 45-50 bin dolar seviyesinde bulunuyorlar. Bize göre 5 kat fark bulunuyor.
Türkiye katma değer yapabilen yüksek teknolojiye dayalı üretimi gerçekleştiremiyor. Sanayi ürünlere baktığımızda %45 kadar orta teknoloji, %3,4 oranında yüksek teknolojiye dayalı ürünler satıyoruz. Yüksek teknolojiye dayalı ürünleri üretmemiz gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’den günümüze kadar büyüme hızı yıllık ortalaması %4,4’tür. 2002’den 2020’ye eğitimde başarı gösteremedik. Bu başarısızlığın sebebi meslekî eğitime önem vermediğimizden kaynaklanıyor.
Prof. Dr. Abdülkadir BULUŞ konuşmasının sonunda yüksek teknolojik ürünler geliştirmemiz gerektiğini belirtti. Sohbetin ardından Dernek Başkanı Prof. Dr. Önder KUTLU ve Eğitimci Hasan ÖZÜCAN tarafından Prof. Dr. Abdülkadir BULUŞ’a derneğin plaketi takdim



HİSDER | HİKMET İLİM ve SANAT DERNEĞİ

Aksinne Mahallesi Gülen Sokak No:4/B Meram /KONYA
Genel Sekreter Muzaffer TULUKÇU : 0 (506) 510 01 60
Sekreter Hasan ÖZÜCAN : 0 (536) 360 17 63