HİSDER (Hikmet İlim ve Sanat Derneği) in Meram Uluslararası Gençlik Akademisinde 11 Kasım2019 tarihinde düzenlediği Pazartesi toplantılarında Selçuk Üniversitesi EdebiyatFakültesi Felsefe Bölümü Başkanı Doç. Dr. Murat ARICI “Felsefi Düşünce Dini İnancı Zayıflatırmı?” konusunda dernek üyelerine bilgi verdi.

Doç. Dr. Murat ARICI konuşmasının başında toplumda felsefi düşünceyle ilgili yanlış kanaatlerin bulunduğunu,insanın dini inancını zayıflattığı görüşünün taban bulduğunu, gittiği programlarda bu yanlış görüşü düzeltmek için çaba gösterdiğini belirtti.

Toplumda “Felsefenin ve felsefi düşüncenin dini inancı körelttiği, dindarlığa zarar verdiği, insanı sapkınlığa düşürüp yoldan çıkarır.” Şeklinde yaygın bir kanaat var.Toplantılarda bu yaygın yanlış kanaati yıkmak için çaba sarf ediyorum.Toplumumuzun ve özellikle Konya dindarlığının buna ihtiyacı var diye düşünüyorum. Marmara İlahiyat Fakültesinden sonra ODTÜ Felsefe Bölümünü bitirdikten sonar çevremde benim hakkında şüpheler oluştu. İnsanımız din ile felsefeyi birbirine zıt olarak algılarlar. Felsefeyle uğraşanların dini inanç yönünden zayıfladıklarını düşünürler. Ben burada felsefi düşüncenin dini inancı zayıflatmadığını aksine kuvvetlendirdiğini size anlatacağım.

Felsefi düşünme ve yorumlama Kur’an’ın bizzat emrettiği bir uğraşıdır. Çünkü çoğu yerde kutsal kitabımızın anlaşılması felsefi düşünme gerektirmektedir. Eğer Kuran’ın anlaşılması her Müslüman için zorunlu bir yükümlülükse felsefi düşünmekteTanrı’nın emrettiği zorunlu bir yükümlülüktür. Çünkü felsefi düşünme mümini ninancını zedelemek şöyle dursun mümini daha nitelikli bir mümin konumuna getirir.
Bizim toplumumuzda felsefenin dini inançtan saptırıcı bir etkisi olduğuna yönelik yanlış kanaat daha çok iki nedenle ortaya çıkmıştır: Birincisi İslam inancına zıt düşen bazı felsefi akımların felsefi bir düşünüş sonucu ortaya çıkmasıdır. Bunlar: ateizm, deizm, agnostisizm gibi inançların felsefi bir düşünüşün sonucu ortaya çıkmasıdır. Ama bu demek değildir ki her felsefi düşünme teşebbüsü bizi İslam inancına muhalif düşünme biçimlerine götürür.Tam aksine felsefi düşünme teşebbüsleri inançlı bir mümini inancında daha sağlam gerekçelerle inanmaya da sevk eder. Söz konusu yanlış kanaatin ikinci nedeni ise modern dönemde çağdaş batılı filozofların pek çoğunun ateist olmasıdır. Bu filozoflar çoğunlukla felsefi uğraşılarının sonucu ateist olmuş değillerdir.Tam aksine ateist yaklaşımlarını felsefe ile desteklemek istemişlerdir.
Yanlış kanaatlerin 80’ler den sonar selefi tavrın toplumda benimsendiği bir dönemde oluştu. Felsefi düşünme sonu gelmez bir şüphecilikle dini inancı zayıflatır mı?’ sorusuna “ Hayır, zayıflatmaz,  aksine kuvvetlendirir.” Türk toplumunda bugün felsefeye ihtiyacımız var. Bakara suresi 73.ayette : “Kesilen ineğin bir parçasıyla ölüye vurun, dedik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve belki akıllanırsınız diye size ayetlerini gösterir.”Felsefi düşünme Kuran’a göre farzdır, hatta farz-ı ayındır.

Altı düşünme sisteminde felsefi düşünme bulunur. Felsefi düşünme  çözümler, sorgular, birleştirir ve genelleştirir. Dünyadaki entelektüel faaliyetimiz şu üç şeyi bilme üzerine kuruludur; Tanrı, insan ve evren’dir. Aslında bütün kutsal kitaplar, ideolojiler, felsefî düşünme biçimleri, akımlar ve sanat bu üç şeyin doğası arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışır. Dolayısıyla felsefi düşünme de bu üçünün doğası hakkında bize, vahiy temelinde değil de akılla ve akıl zemininde bunu izah ederek düşünceyi gerçekleştirmeyi sağlar. Nisâ suresi 82 ayette :” Kur’an’ı inceleyip düşünmüyorlar mı? Eğer Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık ve çelişki  bulurlardı! ” buyrulur.
Yunus suresi 16.ayette:\"Allah dileseydi ne ben onu size okuyabilirdim ne de siz onu anlayabilirdiniz; o gelmeden aranızda uzun bir sure yaşadım, siz aklınızı kullanıp düşünmezmisiniz? \" der. Felsefe ile uğraşmanın bir topluma en büyük katkısı bu alandadır; ancak felsefenin en çok gözardı edilen  yönü de burasıdır. Felsefi düşünmeyi pratik hayatında yaygınlaştırmış bir toplum ön yargılardan beridir, zihni aldanmalara daha az maruzdur, eleştirel düşünmeye tüm içtenliği ile açıktır, tartışmalar daha ki kati merkeze alır, adaleti kıstas olarak belirler, temel insan haklarına daha çok saygılıdır. Böyle bir toplum kaçınılmaz olarak gelişecektir.Tersinden söylersek, bu nitelikleri taşımayan toplum, yani felsefi ve eleştirel düşünmeyi yadsıyan, onu öğütlemeyen ve bu yüzden hakikat ve adalet derdi olmayan toplum, hayatın hiç bir alanında arzu edilen gelişmeyi gösteremez.

Felsefi ve eleştirel  düşünme yoksa bilimde, sanatta, teknolojide, ekonomide, siyasette, sosyal düzende ve hatta nitelikli dindarlıkta da gelişme yoktur. Felsefi ve eleştirel düşünme yoksa belki gelişiyormuş gibi gözüken ama özünde yerinde sayan bir toplumla karşı karşıya kalırız. Bugün üçüncü defa Viyana’yı kuşatıp feth etsek onlara sanat  açısından ne verebiliriz?

          İslam düşünce geleneğinde hakikatin yani bilginin kaynağı;  akıl, haber-i sadık ve havâs-ı selime’dir. Haber-i sadık“doğru haber” , havâs-ı selime ise “sağlam duyu organları” dır. Felsefi düşünmenin sorgulamayı ve şüpheciliği de beraberinde getirir. Muhammed suresi 24 .ayette: “Kur’an’ı okuyup düşünmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitleri mi var?” Kalplerinin üzerinde kilitler bulunan kimselerden maksat, şartlanmışlık ve peşin hükümler yüzünden akıllarını doğru kullanamaz hale gelmiş olanlardır. Kutsal kitabımız yeryüzündeki zulmü ortadan kaldırmak, insandaki kibri yok etmek için indirilmiştir.

Aliya İzzetbegoviç: “Ben olsaydım bugün bütün Müslüman coğrafyada her bir eğitim kurumuna \'eleştirel düşünme\' dersi koyardım. Çünkü Batı medeniyeti böyle bir süreçten geçtiği için bugün ilerlemiştir. Doğu ise bu süreçten geçmediği için bugün Batı medeniyet karşısında bu ezikliği yaşamaktadır.”

Doç. Dr. Murat ARICI konuşmasının sonunda eleştirel düşünmeyi kültürel tavır olarak bünyemize entegre etmemiz gerektiğini yoksa 300 yıldır hesaplaşma sürecinde olduğumuz Batı medeniyetine karşı galip gelme imkanımız bulunmadığını belirtti. Sohbetin sonunda söz alan Prof. Dr. Mikail Bayram, 1071’den itibaren Anadolu’nun kültürel mayasının çalınışının temelinde felsefi düşüncenin olduğunu Anadolu’da  ilk 150 senede telif edilen eserlerin felsefe üzerine olduğunu, Moğolların Anadolu’da 500 bilim adamını öldürmesiyle Anadolu’daki felsefi gelişimin durduğunu söyledi. Dinleyicilerden gelen soruların cevaplanmasından ardından Dernek Başkan Yardımcısı Mustafa DÜNDAR ve Prof. Dr. Mikail BAYRAM tarafından Doç. Dr. Murat ARICI’ya dernek plaketi takdim edildi.



HİSDER | HİKMET İLİM ve SANAT DERNEĞİ

Aksinne Mahallesi Gülen Sokak No:4/B Meram /KONYA
Genel Sekreter Muzaffer TULUKÇU : 0 (506) 510 01 60
Sekreter Hasan ÖZÜCAN : 0 (536) 360 17 63