HİSDER (Hikmet İlim ve Sanat Derneği) in Meram Uluslararası Gençlik Akademisinde 11 Mart 2019 tarihinde düzenlediği Pazartesi toplantılarında Yazar Yılmaz ALTUNSOY tarafından “Bediüzzaman ve Sultan Abdülhamid Han” hakkında dernek üyelerine bilgi verdi.

Yılmaz ALTUNSOY konuşmasının başında Bediüzzaman’ın 23 Mart 1960 tarihinde vefat eden, Sultan Abdülhamid Han, Sultan Reşad, Sultan Vahdeddin Han ve Cumhuriyet döneminin önemli olaylarına şahit olmuş, İslami yönünün yanında siyasi yönü de olan çok önemli bir şahıs olduğunu belirtti.
             Sultan Abdülhamid Han Osmanlının 34. padişahı olarak 1842 doğmuş, kardeşi Mason Sultan 5. Murad’ın 93 günlük iktidarından sonra 34 yaşında tahta çıktı. Sultan 5. Murat, Osmanlı padişahları içerisinde bizim başımızı öne eğdiren tek padişahtır. İngiltere ziyareti sırasında mason olması bizim tarihimize için kara bir lekedir.
Abdülhamid Han 1876’da kendisine sürülen şartları kabul ederek tahta çıkmıştır. En büyük üç şansızlığı dünya Siyonizm’inin zirve yaptığı bir döneme denk gelmesidir. Siyonistler tarafından hedef tahtasına oturtulmuştur. İkincisi Osmanlı Devleti’nin her sahada tel tel dökülmeye başladığı bir dönemde iktidara gelmesi, üçüncüsü de Osmanlı İmparatorluğu’nun 93 Harbi denilen Osmanlı-Rus Savaşı’na sokulmuş olmasıdır. Berlin Antlaşması ile 250 bin km2 toprak kaybettik. Abdülhamid Han olayların farkına varmış, devletin gücünü Bâb-ı Âli’den saraya taşımıştır. Devleti tek başına yönetmiş, etrafındaki paşalar ya mason ya da ittihatçıdır. Meclisi ve Kanun-i Esasi’yi askıya almıştır.
Kendisi iktidar meraklısı değildir. Devletin ana unsuru Türklüğü nasıl koruyabiliriz çabası içerisindedir. Balkanlarda çetecilerin üzerine gönderdiğimiz askerlerimiz halkı padişah aleyhinde ayaklandırmış, padişahı 2. Meşrutiyet’e zorlamışlardır. 31 Mart Vak’ası ile tahtan uzaklaştırılarak Selanik’teki Alatini Köşkü’nde zorunlu ikamete tabi tutulmuş, Balkan savaşının çıkmasıyla Alman gemisiyle Beylerbeyi Sarayı’na getirilmiş, 1913’te vefat etmiştir.
Bediüzzaman 1876 yılında Bitlis’in Hizan ilçesinin Nurs köyünde doğmuş, babasının adının Mirza Efendi, annesinin ise Nuriye Hanım’dır. Said Nursi etnik olarak Kürt’tür. Kürtlerin medar-ı iftiharı olan Selahaddin Eyyubî, Nuredddin Zengi ve İdris-i Bitlisi gibi çok önemli şahıslar vardır. Bitlis, Erzurum ve Van’da medrese eğitimi almıştır. Bediüzzaman İslami ilimlere vukufiyet kesbetmiş hamiyetli birisidir. Sultan Abdülhamid’le görüşmek üzere Van Valisi Tahir Paşa’dan aldığı yazıyla 1907’nin Aralık ayında İstanbul’a gelen Bediüzzaman, Mabeyn Kâtibi Tahsin Paşa ile irtibat kurmasına rağmen Abdülhamid’le görüşememiştir.
Amacı Doğu’daki tecrübelerinden hareketle eğitimle ilgili görüşlerini açıklamaktır. Bediüzzaman, Malta Çarşısı’nda Şekerci Han’da bir daire kiralayarak Yıldız Sarayı’nın dikkatini çekmek için cama “Burada her müşkül halledilir, her suale cevap verilir; fakat sual sorulmaz.”  diye bir yazı asıyor. Pek çok âlimle ve son devrin Şeyhülislamlarından Sabri Efendi’yle bu handa sohbet ediyor. İbrahim Hakkı Konyalı da Bediüzzaman’la Şekerci Han’da tanışmıştır. Abdülhamid’le görüştürülmeyen Bediüzzaman, mabeyn kâtiplerine, Sultan’a iletilmek üzere “Kürtler neye muhtaçtır” başlıklı yazısında Doğu’ya Türkçe bilen hocalar ve eğitimciler gönderiyorsunuz. Ancak Doğu halkı Türkçe bilmiyor, bunların yerine Kürtçe bilen hocalar gönderin ki halkı ilimleirşad etsinler. Din ve fen ilimlerinin birlikte öğretildiği Van- Edremit’te Zehra Medresesi projesini aktarıyor. Bunun için Sultan Abdülhamid’den dilekçeyle yardım istiyor. 
Bediüzzaman, 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra yedi konferans vermesine ve 21 makale yazmıştır. “Hürriyet’e Hitap” adıyla nutuk irad ediyor. Aynı nutku Selanik’te de veriyor. Sultan Abdülhamid hakkında onu incitici kötü bir söz söylememiştir.Abdülhamid Han için “mazlum sultan” ifadesini kullanıyor. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ve Mehmet Akif’in tavırları Sultan Abdülhamid’e karşı serttir. Bediüzzaman şeriatçı ve İttihad-ı İslam’ı savunan birisidir. Davasını anlatacak çaba içerisindedir. Ona göre bir devletin İslam devleti olabilmesi için üç temel şart vardır: Birincisi, İslami hükümleri kullanması, ikincisi, liyakat ve üçüncüsü meşveret’tir. Tek adam düzenine karşıdır.
 İsmail Hami Danişmend “31 Mart Vakası” kitabı olayları birinci ağızdan kaynaklara dayanarak anlatır. O devirde herkes meşrutiyetçidir. Said Nursi konferanslarında meşrutiyeti savunurken devletin ayak dirediği görüşündedir. Cumhuriyet döneminde İslami hareketin ana omurgasıdır. Padişahın hâl fetvasını imzaladığı ve ittihatçılarla iş birliğine gittiği iddiası yanlıştır. Hâl fetvasını Elmalılı Ahmed Hamdi Yazır yazmıştır. Cumhuriyet’e kadar 43 risalesi vardır. Bunlar ağır bir dille yazılmıştır. 6 bin sayfa tutan risaleleri altı kez okudum. Cemal Kutay’da Atatürkçülükle Nurculuğu birleştirme çabası görülür. Muzaffer Şahiner Cemal Kutay’ın görüşlerini gerçekmiş gibi aktarıyor. 
            31 Mart Vakası’ndan sonra Bediüzzaman idamla yargılanır. Mahkeme Başkanı Şükrü Paşa selam vereni asıyor. Mahkemede berat edince Doğu’ya gidiyor. Yıldız Sarayı’nın darülfünun olarak kullanılması istiyor. 1926 yılında Yıldız Sarayı İtalyan Yahudisine kiralanıyor, burası kumarhane olarak işletiliyor. 1907’de burası darülfünun olmasa dansçıların yeri olacaktır, görüşü doğru çıkmıştır.
Said Nursi, Sultan Reşad ile Rumeli seyahati sırasında ona eşlik etmiş, Doğu’nun okul ihtiyacını aktarmıştır. Balkan Savaşı çıkınca para Doğu’ya aktarılıyor. Bin altın valisine gönderiliyor ancak 1. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla para kullanılamıyor. Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatı “Eski Said” ve “Yeni Said” olarak ikiye ayrılıyor. Rus ve Ermenilere karşı mücadele etmiştir. 2 yıllık esaretten sonra ülkeye döndüğünde Sakarya Savaşı sonrası Ankara’da Meclis’i ziyaret ediyor. Meclis’te çok az kişinin namaz kıldığını görünce üzülüyor, kürsüden namazın faziletleri hakkında konuşma yapıyor. Van’da Horhor Medresesi’nde inzivaya çekiliyor.
Molla Said ile Said Nursi birbirine karıştırılıyor. İsyanda Kör Hüseyin Paşa aracı olarak gönderildiğinde Said Nursi karşı çıkıyor. Barla’ya sürgüne gönderiliyor, İnönü zamanında baskı daha artıyor. Vefatından önce 19 Mart 1960’da Çalışkan Kardeşlerin arabasıyla Urfa’ya yola çıkıyor. Vefatı sonrası Balıklı Gölü’n kenarına gömülüyor. 1960 İhtilali sonrası MGK kararıyla mezarı Kardeşi Abdülmecit Ünlükul’dan zorla izin alınarak açılıp cenaze Isparta’ya götürülüyor.Abdülmecit Ünlükul’un kızı Saadet 90 yaşında Konya’da yaşıyor, Risale-i Nur’lardan hiçbir telif almamıştır. Yeni Asyacılar grubunun telif hakkı için yaptığı istekleri Saadet Hanım kabul etmemiştir.
Yılmaz ALTUNSOY konuşmasının sonunda FETÖ en büyük zararı Nurculuğa verdiğini belirterek Said Nursi’nin terekesindeki eşyaları temsili olarak gösterdi. Dernek Başkanı Prof. Dr. Önder KUTLU tarafındanYılmaz ALTUNSOY’a hediye takdim edildi.



HİSDER | HİKMET İLİM ve SANAT DERNEĞİ

Aksinne Mahallesi Gülen Sokak No:4/B Meram /KONYA
Genel Sekreter Muzaffer TULUKÇU : 0 (506) 510 01 60
Sekreter Hasan ÖZÜCAN : 0 (536) 360 17 63